14 Kasım 2010 Pazar

Kore: "dingin sabahın ülkesi"

Efenim bu yaz tanıştım kendileriyle... aynı fabrikadan çıkma yabancı dizilerden sıkılmıştım, şöyle farklı bir şeyler olsa da izlesem falan derken, sizomizo.blogspot.com 'da yazılar yazan, üslubuna bayıldığım(ve gülmekten öldüğüm) şahsiyet bir dizi önerdi bana...

"boys over flowers" adı... çekik gözlülere kendimi pek yakın hissetmesem de ne kaybederim dedim, daldım...

Amanın nasıl bir şey bu böyle?

Şizo, "dikkat! bağımlılık yapar!" demişti ama ben bilgisayarı kapatıp koşa koşa odadan kaçmak istedim... o konuşmalar başlı başına olay!... her cümle aaa'larla haaa'larla bitiyo gibi... sürekli bi ünlem hali.. aslında cidden beni "amanhaaaaaaa" diye uyarıyormuş dizi... tercümesi "dikkat et yeğen, bir kez girdin mi bir daha çıkamazsın!"

karakterler de ayrı bi olay: başroldeki kız (jan di) yok yere çığırıp duruyor... klişe sahneler falan... kızın abartılı tepkilerine ayrıca koptum... ve bir saatlik bölüm sonunda, hayretlerim şaşmıştı ama itiraf ettim kendime.... dizi çok hoşuma gitmişti! :) suratımda bir sırıtış, bir mutluluk hali... çok eğlenmiştim izlerken... yoksammm... bağımlı mı olucaktım?!! :D

"mesele bağımlı olmak değil yeğen.. mesele..." amannn bağımlı olmak işte... çoook sevdim... çoook güldüm, eğlendim... dizi terapi etkisi yaptı bende.. sinirli-agresif-huzursuz bir halde geçiyordum başına... ağla-gül falan... bişiciğin kalmıyo bir saat sonunda... :) ve o konuşmalarrrr... bayılıyorum ya... tekrarlıyorum kendi kendime, önüme gelene korelileri anlatıyorum falan :D üstüne üstlük dizide bir "goo joon pyo" var kii…. gerçek adı “lee min ho" bu adonis heykelinin...  o nasıl tatlı gülüştür öyleee...:D o nasıl "çekik gözlüler tipim değil" önyargısını yıkmaktır.... ahanda resmi :)



şahsen bereli ya da saçları alnına düşmüş haline bayılıyorum :) ama şu an blog o fotoları yüklememe izin vermiyo... kıskanç blog!


bir de altta gördüğünüz, “ramen” adındaki diyetbozan- acıktıran var… hiç yemedim maalesef ( ama en yakın zamanda bulucam ben bunu!)... görüntüsü yetiyor be....  höpürdete höpürdete içlerine çekiyorlar ya bir de… off offff..




Öğrendiğim az buçuk kelime de var :) mesela aklıma geleler:
*şimdii... azcık ekleme-düzeltme yaptım... şizo'cuuum sağolsun :)))

sunbae- kendinden üst sınıflarda okuyan kişilere seslenmede kullanılıyor... saygı bildiren bir ifade… oppa-  "abi, canım, tatlım" gibi anlamlara geliyor.. bunu kızlar ya kendinden büyük erkekler için ya da sevgilileri için kullanıyolar....  kamsahamnida- kendinden büyük birine, resmi olarak teşekkür etme… komavo/komavoyo-arkadaşına, kendinden küçük birine teşekkür etme.... arasso-anladım... unni- abla (kadınların kadına hitap şekli)

ya bir de sayılar kulağıma çok şirin geliyo… özellikle on’lular… şib il..(on bir), şib i (on iki)... falan gidiyo öyle :D

ama şu var ki… hala bitiremedim diziyi...=D modem bozuldu-dersane başladı derken arada kaynadı gitti... ya bi de bitmesin istiyorum yaaa!...15 yaşındayken bir diziye resmen aşıktım! günde aynı bölümü 3 kez izlediğimi bilirim… bitti diye nasıl üzülmüştüm..  Lost’un son bölümlerini de hala izlemedim… bitmesin istiyorum…. ama özledim çok! şu bayram tatilinde izlicem sanırımmm… sonra başka diziye başlarız... içinde gene “lee min ho” olucak ama :D

geçenlerde nete giremediğim dönemde… dizide “lee min ho”nun dudak büküşünü ve “jan di”nin hiç bitmeyen oburluğunu özlemleee anarken… alttaki kitabı gördüm! orijinal adı “honolulu” olan romanın bizdeki ismi “uzaklarda bir yerde”… yazarı “alan brennert”.



Tanıtım kısmındaki yazıyı okuyunca hemen aldım. Eskiden Kore’de kız çocuklarının doğumuna sevinilmez, onlara erkek çocuklarınki gibi isimler verilmezdi. Bunun yerine ailelerin, kızlarının doğumuyla ilgili hislerini yansıtan takma adlarla anılırlardı.Örneğin tanıdığım kızlardan birinin adı Öfke diğerinin ki Rikkat idi.
Benimkiyse, HÜZÜN.”


Tarihi kurgu romanı olan bu kitap, vatanı Kore’den ayrılıp yeni bir yaşam umuduyla Havai adalarına gelen Hüzün adlı kızın öyküsünü anlatıyor… içinde gerçek olaylar ve gerçek kişiler saklı… Kore-severliğimi bir yana bırakırsam… okunmaya değer bir kitap derim… özellikle ilk yarısını merakla, ilgiyle yaladım yuttum… ortalarda bir ara sıkılsam da çok sürmedi… güzel, doyurucu bir kitaptı :)


Bir yerde Hüzün’ün annesinin, kızına söyledikleri çok hoşuma gitmişti… (su po: en kaliteli kumaş türü… chogak po: yamalı kumaş) “gençken hayatın daima su po gibi olacağını düşünürüz; tek kumaş tipi, tek örgü tipi, tek büyük tasarım. Ama aslında hayat yamalı kumaşlara daha çok benzer-parçalar, garip uçlar. İnsanlar, yerler, diğer şeyler hiç beklenmedik ve hiç istenmedik olabilirler. Bunda bir uyum ve güzellik vardır. Sanırım chogak po’yu bu yüzden seviyorum.”


Bazı bilgiler ilginçti.... Eskiden düğünlerde duygular belli edilmez, hiç gülümsenmezmiş mesela… daha eski zamanlarda kadınlar, ancak kasabanın zili çalıp da tüm erkekler sokakları terk edince dışarı çıkabilirmiş… han olarak tabir edilen ve çoğu kadının ‘mecburen’ sahip olduğu bir duygunun da üstünde duruluyor… han, yani kadere boyun eğme ve yenilmişliğin kabulü… neyse ki, kitapta da söylendiği gibi, bir yolun hazineye çıkması için altınla kaplı olmasına gerek yoktur...

daha önce de söylediğim gibi, bazı karakterler ve olaylar gerçek…. kitabın sonsözünde öğrendim bunu… o kişilerin gerçekten yaşamış olduklarını bilerek okusaydım daha iyi olurdu aslında….

May Thompson örneğin… ona ait bir fotoğraf sanırım yok...


                                              ve Joe Kalani/Kahahawai… altta gördüğünüz kişi…



                                                                  ve  Chang Apana:




Bunların dışında tabisi birkaç kelime daha öğrendim :D

yobo: sevgilim, demekmiş :)…. aigo: hay aksi gibi bir kelime ama daha sert ve daha ‘renkli’… kimchi, lahana turşusu, sarımsak ve kırmızı biberden yapılan bir yemek/meze- bunu biliyordum… ama her öğün kimchi yenir mi yani.. şaştım :D…. kore alfabesi: hanguljin: cevher/mücevher… kisaeng: bir tür hizmetkar.. dans, şiir, şarkı, hat sanatı, hakkında eğitimliler. bazıları sarayda gösteri yapmış.. ama sonra… çoğunun gösterileri ‘bireysel’ boyuta düşmüş…

Evet, benden bu kadar… boynum koptu yalnız :D son olarak şunu söyliyeyim... kitap sonrası daha da ısındım Korelilere… Kore kültürüyle ilgili hiç bilmediklerimi öğrenmek beni daha da yaklaştırdı onlara…tabi dışarıdan bakan bi gözüm sadece… kuzey koreyi-ordaki açlığı-politikayı-köpek etini falan bilmem… sadece gözlerindeki ifade, gülümseleri falan çok samimi, çok içten geliyor… dizileri de öyle… bir de, bir şey var… “kore”nin kelime anlamı gibi… yani “dingin sabahın ülkesi”… baktığım yerden böyle görünüyorlar :)

*diziyi öneren kötü kalpli kızz… sizo-mizo seni... amatem’e gidicem tedavi olucam senin yüzünden :D… komavo yavru!!! :D

*ha bu arada… uzman kızım, bir eksiğim-yanlışım varsa ses et… rezil olmayayım :DD
*saygılar efenimmm... ramen tadında geceler... yobo tadında rüyalar... ve en önemlisi iyi uyanmalarrrr :)

2 yorum:

  1. ahh nihayet senden şöyle bir yazı görebildim.. :))

    iyi ki önermişim sana şu dizileri de iki geyiğini yapabiliyorum seninle.. :D

    çok güzel olmuş kuzucum yazın.. ama şu bof'u bitirebilirsen(!) onun hakkında da bir yazı beklerim senden haberin olsun.. :)

    off o ramenin görüntüsü yine mest etti beni.. arkadaşımdan istemiştim İstanbuldan gelirken getirmesi için, umarım getirmiştir.. çok feci denemek istiyorum.. kendisi denemiş ve bayılmış, hatta sürekli yiyomuş.. şanslı işte anacım.. :)

    yazdığın kelimelerden bazılarını yeni görüyorum.. bazılarına da azcık müdahale ediciğim izninle.. :D

    sunbae: bu kelime kendinden üst sınıflarda okuyan kişiler için kullanılıyo.. bof'ta sürekli jandi kullanırdı jiho(adı buydu sanırım) için.. bu yüzden ben de ilk erkekler için kullanılır sanmıştım ama başka bi dizide kızlar için de kullanıldığını öğrendim.. kısacası "şu" diyemeyecem, çünkü cümle aldı başını gitti.. :D

    oppa: bunu doğru açıklamışsın ama biraz ekleme yapayım.. :D

    bu da "abi, canım, tatlım" gibi anlamlara geliyo.. bunu kızlar ya kendinden büyük erkekler için ya da sevgilileri için kullanıyolar..

    kamsahamnida: bu resmi teşekkür etme.. zaten bu Koreliler'e ben boşuna saygılı millet demiyorum.. adamların 50 tane teşekkür etme şekilleri var.. :D

    mesela arkadaşına veya kendinden küçük birine teşekkür ediyosan komavo ya da komavoyo diyosun.. yok kendinden büyük birine teşekkür edeceksen kamsahamnida, resmi bakımdan senden üst düzeyde birine teşekkür edeceksen komabsimnida diyosun.. falan filan böyle gidiyo işte.. :D

    yobo'yu bilmiyodum öğrenmiş oldum sayende.. kullanırım artık falan.. :D

    bu aigo'yu çok seviyorum ben ya.. hele coffee prince'de gong yoo kullanıyodu sürekli.. anam ne tatlı bi kelimedir o öyle.. ayyyşşş'tan sonraki favorim.. :D

    kimchi'yi de denemek istiyorum yahu.. :D böyle bol acılı, ekşili bişeymiş gibi geliyo bana, ağzımı sulandırıyo.. :D

    jin ve kisaeng'i de bilmiyodum.. sayende kelime haznem zenginleşti ayol.. :D

    ama en en sevdiğim Kore'nin kelime anlamı oldu.. "dingin sabahın ülkesi" süper ya.. aynen öyle ama.. Kore'nin her şeyi beni fazlasıyla mest ediyo.. her şeyi fazlasıyla çekici..

    bu kitabı en kısa zamanda alacam.. yani artık gerçekten farz oldu.. :D sen böyle yazdıkça daha da fazla merak ettim..

    sağol yevrum bu güzel yazı için.. sarangheeeee.... :D:D

    YanıtlaSil
  2. inşallah biticek.. bigün xP

    Offf çatladım burda orta yerimden... denersen blogda falan yaz kesin.. ya geçenlerde kuzenime anlatıyorum ramen falan.. kız yemiş!.. avustralyaya gitmişti orda yemiş bayılmış pisluk... 5M migros açılcak buraya yakında.. orda olur diye umuyoruz bakalım :D

    ya evet... resmi- samimi kırk tane "seni seviyorum"lar "teşekkür"ler... ilginç... hemmen düzeltmeler yapıldı kuzummm sağolasın öğrenmiş de oldum :))

    kamsahamnida resmi miymiş kızzz... ben çok seviyorum bu kelimeyi söylemeyi ama... komavo soğuk geldi :D

    "ayşşşşş" zaten lee min ho'yla özdeşleşti artık kafamda :D

    kimchi... bizim damak zaevkimize uygun gibi geliyo bana da :)

    jin.. cevher diye geçiyordu kitapta.. şimdi azcık baktım mücevher diyor gıgıl kardiş... ikisini de yazıyım bari :D

    haha tebi tebi... sağol yavruu :D

    ben de seniiiiii :)))))

    YanıtlaSil